Görsel-İşitsel Öğretim Hareketi Nedir? Psikolojik Bir Mercekten Derinlemesine Bir Analiz
Bir psikolog olarak, insan zihninin bilgiyi nasıl işlediğini anlamaya çalışırken en büyüleyici gözlemlerimden biri, görsel ve işitsel uyaranların insan öğrenmesi üzerindeki dönüştürücü etkisidir. Görsel-işitsel öğretim hareketi, yalnızca bir eğitim yöntemi değil; insanın öğrenme, hatırlama ve anlamlandırma biçimini kökten değiştiren bir psikolojik devrimdir.
Bu yazıda, bu hareketi bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji açısından inceleyerek, öğrenmenin yalnızca bilgi edinmek değil, derin bir insan deneyimi olduğunu ortaya koyacağız.
Görsel-İşitsel Öğretim Hareketinin Temelleri
Görsel-işitsel öğretim hareketi, 20. yüzyılın ortalarında davranışçılığın etkisini yitirmesiyle doğan yeni bir eğitim yaklaşımıdır. Bu hareketin özünde, öğrenmenin yalnızca sözel aktarım veya ezberleme yoluyla değil, duyuların bütünsel etkileşimi aracılığıyla gerçekleştiği fikri vardır. İnsan zihni, görsel ve işitsel uyarıcıların birleşiminden doğan anlam ağlarını kullanarak bilgiyi kalıcı hale getirir.
Örneğin bir öğrenci, yalnızca bir kavramı okumak yerine, onu hem dinlediğinde hem de görselleştirdiğinde, beynin farklı bölgeleri aynı anda etkinleşir. Bu eş zamanlı aktivasyon, öğrenmenin kalıcılığını artırır.
Bu açıdan bakıldığında, görsel-işitsel öğretim, beynin nöropsikolojik işleyişine doğrudan hitap eden bir sistemdir — öğrenme artık soyut bir süreç değil, çokduyulu bir deneyimdir.
Bilişsel Psikoloji Perspektifinden Görsel-İşitsel Öğrenme
Bilişsel psikoloji, zihinsel süreçleri – dikkat, algı, hafıza ve problem çözme gibi – inceleyen bir alandır. Bu perspektiften bakıldığında, görsel-işitsel öğretim öğrenenin zihinsel yükünü hafifletir. Dual coding theory (çift kodlama kuramı), Allan Paivio tarafından öne sürülmüş ve görsel-işitsel öğretim hareketinin temel taşlarından biri olmuştur. Bu kurama göre, insanlar bilgiyi iki farklı yoldan kodlar: sözel (işitsel) ve görsel. Bu iki sistem birlikte çalıştığında, bilginin hatırlanma olasılığı önemli ölçüde artar.
Bir öğrencinin bir kavramı hem duyarak hem görerek öğrenmesi, beyin için iki ayrı “hafıza izi” oluşturur. Bu izler, gerektiğinde birbirini destekler. Dolayısıyla görsel-işitsel öğretim, bilişsel yük kuramına göre de öğrenme sürecini optimize eder. Bu, sadece daha fazla bilgi değil, daha derin bir anlama demektir.
Duygusal Psikoloji ve Öğrenmede Empatik Bağ
Öğrenme yalnızca bilişsel bir süreç değildir; aynı zamanda yoğun biçimde duygusal bir süreçtir. Görsel-işitsel öğeler, öğrenmeye duygusal rezonans kazandırır.
Bir videodaki ses tonunun sıcaklığı, bir belgeseldeki müzik, ya da bir görselin renk yoğunluğu, öğrenenin duygusal dünyasında yankı bulur. Duygusal etkileşim olmadan öğrenme yüzeyde kalır; ancak duygusal bağ kurulduğunda, bilgi bir “deneyim” haline gelir.
Nöropsikoloji araştırmaları, dopamin ve oksitosin gibi nörotransmiterlerin duygusal öğrenmede aktif rol oynadığını gösteriyor. Bu nedenle görsel-işitsel öğrenme, yalnızca bilgi değil; motivasyon ve özdeşleşme de üretir.
Bir öğrencinin bir hikâyeyi duygusal olarak hissetmesi, o bilginin uzun süreli belleğe taşınmasını kolaylaştırır.
Sosyal Psikoloji: Paylaşılan Öğrenmenin Gücü
Sosyal psikoloji açısından bakıldığında, görsel-işitsel öğretim hareketi yalnızca bireysel öğrenmeyi değil, topluluk içinde paylaşılan anlam üretimini de teşvik eder.
Videolar, podcast’ler, etkileşimli ders materyalleri ve dijital platformlar; bireyleri pasif izleyiciler olmaktan çıkarıp aktif katılımcılar haline getirir.
İnsanlar, ortak görsel-işitsel deneyimler üzerinden kimlik, aidiyet ve topluluk duygusu geliştirirler.
Bir sınıfta aynı belgeseli izleyen öğrenciler, yalnızca bilgi edinmez; aynı duygusal atmosferi paylaşarak kolektif bir öğrenme alanı yaratırlar.
Bu durum, Albert Bandura’nın “gözlemsel öğrenme” teorisiyle de örtüşür. İnsanlar başkalarının davranışlarını izleyerek, model alarak ve taklit ederek öğrenirler. Görsel-işitsel ortamlar bu öğrenmeyi hızlandırır çünkü davranış, duygu ve bilgi aynı anda sunulur.
Sonuç: Görmek, Duymak ve Hissetmek – Öğrenmenin Üç Boyutu
Görsel-işitsel öğretim hareketi, insan zihnini tek bir boyuta sıkıştırmak yerine, bilişsel, duygusal ve sosyal süreçlerin iç içe geçtiği çok katmanlı bir deneyim alanı yaratır. Öğrenmek, artık sadece bilmek değil; görmek, duymak ve hissetmektir.
Bu psikolojik perspektiften bakıldığında, görsel-işitsel öğretim, insanın anlam arayışını duyular aracılığıyla yeniden inşa eder.
Her renk, her ses, her görüntü – insanın öğrenme yolculuğunda bir durak, bir keşif, bir içsel yankıdır.
Ve belki de asıl öğrenme, dış dünyanın sesleriyle iç dünyanın sessizliğinin buluştuğu o anda başlar.
Görsel – İşitsel Koleksiyon; Kütüphanemizde basılı bilgi kaynaklarının dışında kalan, görüntü ve sese dayanan her türlü medya ya da teknoloji materyalinin (DVD, VCD, CD, Disket, Video Kaset, Ses Kaseti v.b.) bulunduğu bölümdür. Görsel-İşitsel Kaynaklar – Sakarya Üniversitesi Sakarya Üniversitesi icerik gorsel-isitsel-k… Sakarya Üniversitesi icerik gorsel-isitsel-k…
Aybike! Sevgili katkınızı paylaşan kişi, sunduğunuz öneriler yazının yapısal tutarlılığını artırarak parçalar arasında uyum sağladı.
Yöntemde kullanılan öğretim araçları üç gruba ayrılır: 1) İşitsel araçlar: CD çalar, MP3 çalar, teyp, radyo ve tüm dil laboratuarı araçları. 2) Görsel araçlar: Resimler, yazı levhaları, duvar resimleri, fotoğraf, slayt, film, kukla vb. 3) İşitsel – Görsel araçlar: Bilgisayar, televizyon, sesli filmler vb. Öğrencide istendik davranışların geliştirilmesi için görsel ve işitsel yöntemlerin birlikte kullanılması gerekir. Bu faaliyete aynı zamanda gösteri yöntemi de denir.
Kurtuluş! Değerli dostum, yorumlarınız yazının güçlü yanlarını destekledi ve zayıf noktalarını tamamladı.