Bugün, hepimizin gözlerinin önünde olan ama çoğu zaman farkına varmadığımız bir konuya dokunacağız. Bir soruyla başlamak istiyorum: Hakim silah taşır mı? Belki de bu soruya hiç düşünmeden “hayır” diyecek pek çok insan vardır. Ama bazen, hayatın en sıradan görünen anlarında, gözle görülmeyen bir tehlike vardır. Ve o tehlike, bir hakim için bile beklenmedik bir soruya dönüşebilir. Bu yazıda, hakimlerin silah taşıma durumunu ele alırken, bir kadın ve bir erkeğin bakış açılarını, duygusal ve stratejik düşünme biçimlerini nasıl etkileyeceğini paylaşacağım. Hikâyemizin baş kahramanları: Ahmet ve Selin.
Bir Mahkeme, Bir Soru, Bir Karar
Ahmet, genç yaşta hukuk fakültesini bitirip hakimlik mesleğini seçmişti. Her gün, adaletin sağlanabilmesi için davalara başkanlık ediyor, kararlar veriyordu. Ama içsel bir huzursuzluk vardı. Odaya girdiğinde, gözlerindeki yorgunluk ve zamanla artan endişe; her dava, her tartışma ile bir adım daha ağırlaşıyor gibiydi. Bir gün, mahkeme salonunda çok büyük bir gerginlik yaşandı. Bir davada, sanık yakınları öfke içinde salona girmiş ve tehditlerde bulunmuştu. Selin, yıllardır aynı mahkemede çalışmış, sabırlı ve empatik bir hakimdi. O da Ahmet’in meslektaşıydı ve ona yardımcı olmaya gelmişti.
Çözüm Odaklı Ahmet ve Empatik Selin
Ahmet, o gergin anda çözüm odaklı düşünmeye başladı. Tehlike anında, aklından tek bir şey geçti: “Bu durumu nasıl kontrol altına alabilirim?” Ahmet, strateji geliştiren, soğukkanlı ve hızlı karar veren bir adamdı. Ancak, Selin farklı bir açıdan yaklaşıyordu. O, öncelikle duygusal bağ kurar, insanları anlamaya çalışırdı. Bir kadının empati gücüyle, tehditlerin sadece dışarıdan gelen fiziksel bir tehlike olmadığını, içsel bir boşluktan kaynaklandığını fark etmişti. Selin, “Bu insanların derdi sadece kin ve nefretle dolu değil. Bir anlamda adaletin tecelli etmediğini düşünüyorlar,” diyordu. Ahmet, Selin’in bakış açısını düşünmeye başladı. “Peki,” diye sordu, “hakim, silah taşır mı? Gerçekten silaha ihtiyacımız var mı?”
Tehlike ve Adaletin Denge Noktası
Ahmet ve Selin, mahkeme salonunun dışında yürürken bu soruyu tartışıyorlardı. “Ahmet,” dedi Selin, “adaletin sağlayıcısı olsan da, güvenliğin için her zaman önlemler alman gerekir. Ancak silah, bir çözüm değil, yalnızca bir tepkidir. Gerçekten önemli olan, içsel gücünü kullanarak tehlikeyi yönetebilmek.” Ahmet, Selin’in sözlerini düşündü. Gerçekten de, silah sadece anlık bir güvenlik hissi verebilirdi. Ancak, daha önemli olan şey, hakimlerin güvenliğini sağlamak için alınan doğru önlemler ve toplumla kurulan güvenli bağlardı. Zaten mahkemede bir hakim, çözüm üretmekle yükümlüdür. Çözüm üretmek için de stratejik düşünmek kadar, insanları anlamak ve onlara empati göstermek de şarttır.
“Selin, belki de silah taşımak, bizim mesleğimizin doğasına ters. Çünkü bir hakim, adaletin sağlanabilmesi için, insanlara silah ve güçle değil, doğru kararlar ve güvenle yaklaşmalıdır,” dedi Ahmet. Selin, gülümsedi ve başını salladı. “Aynen öyle. Gerçek güç, insanları dinlemekte, onları anlamakta ve gerektiğinde sert olabilmekte yatıyor. Ama asla silah, bir hakim için çözüm olamaz.” Bu konuşma, Ahmet’in kafasında bir dönüm noktasıydı. Selin’in empatik yaklaşımının, ona sadece adaletin ne olduğunu değil, aynı zamanda mesleğin özünü anlamasını sağladığını fark etti.
Sonuç: Hakim Silah Taşır Mı?
Sonuçta, Ahmet ve Selin’in bakış açıları, bir hakim ve savcı arasında ne kadar büyük bir fark olduğunu gösteriyor. Hakim, adaletin sağlanmasında insanları anlama ve içsel dengeyi bulma görevini üstlenir. Silah taşımak, bu mesleğin doğasında var olmayan bir şeydir. Çünkü bir hakim, güvenliği sağlamak için değil, toplumun vicdanını ortaya koymak için vardır. Hakimlik, yalnızca hukukla değil, insani değerlerle de şekillenir. Silah, fiziksel bir güç kaynağı olabilir, ancak gerçek güç, doğru kararlar vermek ve toplumun güvenini kazanmaktır.
Bu hikâyeden aldığımız ders, belki de hayatımızın her anında geçerlidir: Güvenliği ve huzuru sağlamak, sadece fiziksel önlemlerle değil, aynı zamanda doğru kararlarla, empatik bir yaklaşım ve derin bir anlayışla mümkündür. Ahmet ve Selin’in hikayesi, hakimlerin silah taşımadığını, ama gerçek gücün içsel bir güç olduğunu gösteriyor. Peki, sizce bir hakim silah taşımalı mı? Yorumlarınızı merakla bekliyorum!